top of page

Çisem Namlı Kandemir

 

Klinik Psikolog / Psikoterapist

surreal-dream-alone-doorway-spectrum-portal-3840x2400-1054.jpg

Psikanalitik Psikoterapi

    Psikanalitik psikoterapi belirli bir çerçeve etrafında serbest çağrışımı temel alarak gerçekleştirilir. Psikanaliz ve kaynağını psikanalitik kuramlardan alan psikanalitik psikoterapilerin geçmişi 19. Yüzyıla uzanmaktadır. Değişimin kaçınılmazlığıyla kuramsal çerçeve gelişerek varlığını sürdürürken seans odalarındaki uygulamaların dönüşümü kaçınılmazdır. Freud da “Psikanalitik Tedavide Yeni Yollar” (1918) makalesinde psikanaliz tekniğinin her zaman yeni kavramları dahil etmeye ve mükemmele ulaşmak adına tekniğin değişimine açık olduğundan söz etmektedir. Söz gelimi ilk uygulamalar telkin ve teması içermekteyken günümüzde bu uygulamalar seans odalarına alınmamaktadır. Terapist destek veya öğüt vermekten, yönlendirmeden kaçınır.

    Değişim kaçınılmaz olsa da psikanaliz temel amacını her daim korumaktadır. Psikanalitik yöntem karmaşık doğal nesne olan ruh yaşamının daha iyi kavranabilmesini olanaklı kılmaktadır (Penot, 2014). Freud da psikanalitik yöntemi ‘başka türlü erişilemeyecek ruhsal süreçlerin araştırılma işlemi’ olarak tanımlar (Freud, 1922). Psikanalitik yöntem, semptomları bireyin tanımlayıcısı olarak değil bireyi anlama yolunda birer araç olarak ele alır.

Psikanalitik psikoterapi; çerçeve ve terapistin psikanalitik işlevini kapsayan psikanalitik alanda mümkündür (Donnet, 2005). Psikanalitik çerçeve seans süresi, seans sıklığı, seans günleri ve saatleri, ödeme şekli ve tatil dönemleri gibi unsurların düzenlenmesini içerir. Psikanalitik psikoterapide çerçeve, danışan ve terapistin birlikte düşünme ve tasarımlama süreçlerini olanaklı kılar.

    Psikanalitik psikoterapide temel kural serbest çağrışımdır (Abrevaya, 2006). Serbest çağrışım, danışanın sansürlemeden her şeyi düşünebilmesini ve söyleyebilmesini gerektirir. Söz, psikanalitik psikoterapinin temelidir. Psikanalitik terapi, terapist ve danışanın sözlerinin alışverişidir. Danışanın sözle ilettiği hatta bazen iletemediği terapist tarafından alınıp yoğurulup zamanı geldiğinde yorum olarak tekrar sözle danışana iletilir. Terapistin dili, düşünceleri iletmekle kalmayıp duyguları ve duygulara eşlik eden duyumları da iletebilen, bir nevi ete kemiğe bürünmüş bir dil olmalı ki danışan deneyimlerini duygusal bir anlam içine yerleştirebilsin (Özçürümez-Bilgili, 2016).

“Sözler vardı içimde işe yaramayan

Sözlerle konuştum karanlıkla…

Önce söz yoktu kalbimin en doğusunda

Sözler…

Bir yağlı urgandı acıyı boğmaya yarayan”

(Didem Madak, 2012)

bottom of page